sıkmak
- -i, -ar
1) Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak
Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor.
- Ö. Seyfettin2) Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmakLimon sıkmak. Üzüm sıkmak.
3) Dar gelmekBelimi sıktı kemer.
- Halk türküsü4) Basınçlı bir araçla fışkırtmak, püskürtmekYangına su sıkmak.
5) Silahla ateş etmekKüçük hanım, tabancayı kalbine sıkmak istemiş.
- H. R. Gürpınar6) Baskı altına almak, üzmek, bunaltmak, zorlamakÇocuğu çok sıkıyorlar.
7) mec. Sıkıntı vermek... ihtimal inanmayacaksınız. Fakat ben sizi sıkmamak için uzatmayarak anlatacağım.
- Ö. Seyfettin8) mec. Yalan söylemek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Look at other dictionaries:
sıkmak — II, 18 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kubur sıkmak — silah atmak, tabanca sıkmak Oğlum, ben karanlığa kubur sıkmam. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hortum sıkmak — yangına su sıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanfili sıkmak — argo tehlikelere ve güçlüklere göğüs gerebilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
mavra atmak (veya sıkmak) — 1) gevezelik etmek 2) palavra atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
palavra savurmak (veya atmak veya sıkmak) — argo 1) abartarak konuşmak, büyük başarılardan söz etmek Yalana yakın palavralar savurmaktan kendini alamayan Ragıp Bey, bu sefer tamamıyla masumdu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) uydurma, asılsız bir söz veya haberi gerçekmiş gibi ortaya atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tatlı canını sıkmak — gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemer (veya kemerini) sıkmak — sıkı para politikası anlayışıyla daha az tüketmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümüğünü sıkmak — ümüğüne sarılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun sıkmak — silahı ateşlemek, mermi yakmak Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük